Efsane
omzunda yörük heybesi
nakışı yürüyüşüne vurmuş
bir gözü yumuk
körlemesine bir gülümseyiş dudaklarında
Kozan çarşısı
sazıyla Karacaoğlan
Dadaloğlu
nice yiğitler görmüş
Yaşar’arak dağdan
İnce Memed inmiş
Yaşar Kemal karşısına diktiğinde
yirmi ikisindeydim
başladı titremeye dizlerim
arkadaşı, edebiyat öğretmenim vermiş adımı
şiirlerimi okumuş Yeni Ufuklar’da
Allah’tan karısı Tilda vardı, yarı beline gelen
bir çocuğu tutar gibi tutmuştu elini
su serpildi dizlerimin titremesine
Kemal Özer’le sözleşmiştim
birkaç gün öncesi için
ancak cenazesinde
yattığı musalla taşında söyleştik
caminin girişini, avluyu yara yara
gelip durdu karşımda Efsane
“kanguru ülkesine kaçınca
benden kurtulacağını mı sandın?”
koluma girdi
tabuta doğru yürürken
baş sağlığı diledi karısına
mırıldanırken içini Özer’e
su serpildi dizlerimin titremesine
onu götürecek arabaya binmeden
öpüverdim elini
dudaklarımda kaldı
Çukurovalı teninin
yaşlılık lekeleri
20 şubat 2015