Filiz Bingölçe ile Söyleşi: ‘Sözlükler toplumların aynalarıdır’ / Gözde Akgüngör PAMUK
TDK Sözlüğü’nde “müsait” tanımında “flört etmeye hazır kadın” ifadesinin yer almasının yarattığı tartışmalar sürerken aklımdan tek bir isim geçmişti: Filiz Bingölçe. Çünkü Bingölçe cinsiyetçi dile yine dil düzleminde karşı çıkıp literatürde yer almayan kadın dilini, hatta gündelik ve sözlü kültürün bir parçası olan argoyu “Kadın Argosu Sözlüğü” adıyla kayda geçirmiş, görünür bir hale getirmişti. Bu sözlük “müstehcen” bulunduğu için 5 yıl boyunca yargılandı, sonunda “Sözcüğün müstehceni olmaz” anlayışıyla beraat etti. Bingölçe dildeki cinsiyetçilikle mücadele etmek ve kadın dilini literatüre geçirmek isteyen bir yazardı ve kabul edelim daha çok işi olacaktı…
Dilde cinsiyetçilik tartışmalarının sürdüğü sırada kendisiyle bir söyleşi yapmak istedim. Babasının sağlık sorunları nedeniyle her zaman İstanbul’da olamıyordu. Bu yüzden sorularımı maille gönderdim, yanıtları verdi. Ama bence bu söyleşi henüz tamamlanmamıştı, çünkü henüz “söyleşmemiştik”. Belki bir çay, kahve içer, görüşür tamamlarız diye umuyordum, olmadı. İşte bu söyleşi o zamandan kalma…
TDK sözlüğündeki “müsait” tanımı tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlgiyle izledim. Çünkü açıkça “erkek argosu” kategorisinde olduğu belli olan bir sözcüğü genel dilin temel sözcüğü imiş gibi sunan ataerkil ve ayrımcı bir zihniyet var bir yanda. Diğer yanda da bu sözcüğü sansürleyip, yok edip kurtulmak isteyen bir başka zihniyet. Ama önümüzde asıl yapılması gereken bir iş duruyor. Bu sözcüğün teşhir edilmesi vesilesiyle ataerkil ve ayrımcı zihniyetin Türkçe Sözlük’teki tüm unsurlarını saptayıp, açıklayıp, yeniden sınıflandırmak zorundayız. Çünkü ataerkil bakış açısıyla baskı, şiddet ve ayrımcılık içeren kimi ifadeler anadilin temel unsurlarıymış gibi sözlüklerimizde halen durmaktalar.
Dilbilimciler gündelik hayatta ya da edebiyatta kullanılan her kelimenin sözlükte yer alması gerektiğini düşünüyor. Siz de buna katılıyor musunuz?
Sözlükçü sansürcü olamaz. Sözcüğün iyisi kötüsü, edeplisi edepsizi diye bir şey de yok. Hiçbir dil unsuruna “tu-kaka” yapamazsınız. Sözlükler toplumların aynalarıdır. Dile getirilen her şey yazıya geçirilip kayda alınmalıdır bence. Kâşgarlı Mahmud Divan-ü Lügati-t Türk’ü yazmasaydı bugün sözlüklerimiz ve tabii yaşamlarımız çok yoksul kalırdı. Kaşgarlı’nın sözlüğünde Türkçenin küfürlerini de görüyoruz.
Bu ve benzeri sözcüklerin tanımlanırken “argo” olduğunun belirtilmesi yeterli mi?
Sözlükbilim açısından sözcükler elbet farklı kategorilerde değerlendirilmek durumundadır. Madde başlarının yanlarına belirli kodlarla yabancı dillerden devşirme olup olmadığını, hangi amaçla ve kimler tarafından kullanıldığını anlamamızı sağlayacak belirteçler de konulur. Yanında herhangi bir belirteç olmayan sözcük genel geçer dil kullanımının aracı olarak kabul edilmiş sayılır. Söz konusu madde başının sorunlu tarafı yanına “erkek argosu” olduğunun yazılmaması, ayrıca da kadınlara karşı ayrımcı bir ifade oluğu ve hakaret amaçlı kullanıldığının belirtilmeyişidir.
Dildeki cinsiyetçilikle nasıl mücadele edilebilir?
Zihniyetler ve tabii sözlü kültür düzeyinde eşitlikçi söylemleri yerleştirmekten başka çare olduğunu sanmıyorum. Siyasetten eğitime, edebiyattan medyaya, tüm konum sahiplerinin söylemlerini eşitlikçi düzeyde kullanması gerekir. Ancak yazılı kültür ürünleri açısından baktığımızda dikkat kesilmeye öncelikle sözlüklerden başlayabiliriz. Belli başlı sözlükler üzerinden bir tarama yaparak “cinsiyetçi, ayrımcı, ırkçı ifadeleri” saptayıp teşhir etmek ve yerli yerinde kategoriler koymak atılacak ilk adım olabilir.
“Kadın dili”nden bahsediyorsunuz. Nedir kadın dili?
Dilimizi analarımız öğretir ve zaten dilimiz “anadilimizdir”. Bir genelleme yaparsak, kadınların bakış açısıyla, “kadın ağzı” ile üretilmiş tüm sözcükler, deyimler, kalıplar kadın dilini oluşturur. Tüm büyük dillerin belli başlı sözlüklerinde yer alan “kadın dili” kategorisi bizde hemen hemen hiç işlenmemiştir, incelenmemiştir. Ben Kadın Argosu Sözlüğü’nde bu kategoriyi ilk kez görünür hale getirdiğimde olay oldu. Sözlük (2001, Metis Yayınları) yayımlandığında fevkalade ayrımcı bir yaklaşımla karşılaştım. Beş yıl kadar yargılandım. Kadın dilinin görünür hale gelmesinin kabulü ne yazık ki kolay olmadı. Kadın Argosu Sözlüğü, “sözcüğün müstehceni olmaz” anlayışıyla sonunda özgürlüğüne kavuştu. Ancak erkek argosuna genel dil unsuru muamelesi yapan zihniyet hâlâ kadın dili kategorisini Türkçe sözlüklerde görmemeye ısrarla devam ediyor.
Kadın Argosu Sözlüğü hazırlamak, “kadın dili”ni yaşatmak anlamına mı geliyor?
Kadın dili yazıya geçsin ya da geçmesin zaten yaşayan bir dil damarı. Benim yaptığım sadece 1970- 2000’li yıllar arasında kullanılan kadın dilinin kimi unsurlarını yüz yüze görüşmelerle derleyerek yazıya geçirmek oldu. Olsa olsa var olanın küçücük bir parçası yani.
Biraz bahsettiniz ama üzerinde durmak istiyorum: Kadın Argosu Sözlüğü’nden nasıl geri bildirimler aldınız? Bildiğim kadarıyla bu sözlüğü sonrasında genişlettiniz de.
Kadın argosu çok ilgi çekti ve okur-yazar nezdinde kabul gördü. Mutluluk verici olan okur katkısıyla ikinci cildini de yayımlamak oldu. Fakat yapacak daha çok iş var.
kaynak: kulturservisi.com