RIFAT ILGAZ ŞİİRİNE BİR YAKLAŞIM / AYTEN MUTLU
1-İnsan/şair olarak Rıfat Ilgaz
Zamanın sonsuz devinimi içinde, zamanın farkında olan tek canlı türünün, bir insanın iki nokta arasına sıkışan yaşamı ne kadar da önemsiz bir yer kaplar. Doğum tarihi-çizgi-ölüm tarihi. Ama öyle yaşamlar vardır ki, işte o çizgi, doğum tarihinden önce başlar, ölüm tarihinden sonra da sürer. Çünkü bir çizgiden başka bir şey olan, bir hayattan daha fazlasını, bir çok insan yaşamını, edimini, bir çizgi kısalığına sığdırmış, bir uzam, bir uzay olan bir hayattır o insanın yaşadığı. İşte, 1911’de başlayan Rıfat Ilgaz da böylesi bir yaşam üretmiş, bildik zaman kalıplarını zorlayan dopdolu edimlerle izini bırakmış bir yazın adamı, bir direnişçi, bir şairdir. Ne uzun yoksulluk yılları, ne zindanlar, ne de hastalıklar yıldırabilmiştir onu. Hiçbir zaman kolay olana teslim olmamış, hep zor olanı yaşamış, hep zor hayatları savunup durmuştur ömrü boyunca. Türkiye’nin belki en çok üreten yazarı. Yüzlerce öykü, şiir, roman, oyun, anı, makale, 60’tan fazla kitap.
Rıfat Ilgaz’ın yaşamının toplam 8 yıllık bir bölümü verem hastalığı nedeni ile çeşitli sanatoryumlarda geçmiştir. Ama yaşamını sürdürmek için durmadan çalışmış, Önceleri öğretmenlik, öğretmenliği bırakmak zorunda kalınca da, gazetecilik yapmıştır. İstanbul’un Babıali’sine geldiği yıllarda da çeşitli matbaalarda dizgicilik ve entertip ustalığı. Bu yıllarda dönemin en ünlü mizah dergileri olan ve Aziz Nesin ve Sabahattin Ali’nin çıkardıkları Markopaşa, Malumpaşa, Merhumpaşa gibi siyasal mizah dergilerinde yazı işleri müdürlüğü ve yazarlık yapmıştır. Daha sonra Adembaba dergisini çıkarmıştır Dolmuş, Taş, Karikatür, Şaka, Külâh dergilerinde Tan’da ve Yeni Gazete’de Stepne takma adıyla ve kendi adıyla yazmıştır. Şiir yazmayı sürdüren Ilgaz, bu arada mizah yazıları yazmaya başlamıştır. 1940’ların ikinci yarısında, olgunlaşmış, şiirinin çarpıcı örneklerini kitaplaştırmış bir şairken mizah yazarlığına yönelmesi, biraz da yaşam koşullarının zorlamasıyla olmuştur.
2. Toplumsal devinimler ve Rıfat Ilgaz
Bizim edebiyat tarihimiz, özellikle de şiirimizin tarihi, bir bakıma sosyal tarihimizle paralellikler içerir. Faşizmin tüm dünyada şahlanış yılları olan 40’lı yıllardaki şiir, öte yandan bu şahlanışın karşısında yer alan sosyalizmin devinimlerine tanıklık etmiş bir şiirdir. Ne ki, ivedilikle dünyayı daha yaşanılır kılmak isteğinden kaynaklanan bir savrukluk da söz konusudur bu dönem şiirinde. Şiirin içeriğinin, ne anlatması gerektiğinin, şiir sanatının gereklerinin önünde gören bu dönem şairlerinin, şiirde öncelikli hedefi, söylenmesi gerekeni bir an önce dile getirmek, yaşamı kısa dönemde değiştirip dönüştürmek için şiirin gücünden yararlanmaktı bir bakıma. Ama bütün bunların yanında içerik her ne kadar biçimin önünde gittiyse de, Rıfat Ilgaz, bir aydın/şair duyarlılığını hiç göz ardı etmeden kurmuştur şiirini. Yine de bireydeki toplumun izdüşümleri bu kuşak şairlerinin arasında en çok onun şiirinden okunabilir bana göre.
Rıfat Ilgaz’ın toplumdaki aydın rolü 40’lı yıllardaki toplumsal dönüşümün dinamiklerinden biri olmayı hedeflemekle özdeşleşir. Dünyadaki en güç değişen, ama bir sürece girince de dönüşümünün önüne geçilemeyecek olan tek canlı insandır. İşte bu güçlüğü aşmasındaki başlangıç noktasına ivme kazandıracak olanlar da toplumun içindeki öncülerdir. Rıfat Ilgaz, bu işlevi seve seve yüklenmiş ve öncülerden biri olduğunun ayrımında olarak sürdürmüştür yazın yaşamını. Şiirlerindeki temaları seçerken hedeflediği okur, sınıfsal konumunun bilincinde olmayan sıradan insanlardır. Örneğin; “Sınıf” şiirinde okuldaki sınıftan yola çıkarak toplumsal sınıflara ve sınıflar arası çelişkilere gönderme yapar. “Alişim” şiirinde hedeflediği ise, sigortalı olarak çalışmanın gereğine işaret etmektir. “Son Sigara” şiirinde aç insanın vitrindeki kızarmış tavuğa bakarak son sigarasını yakması, toplumsal ve yönetsel sisteme alaysamalı bir gönderme yaparak, toplumda aç, ya da zor durumdaki insanların varlığına dikkat çekme isteğidir. “Merhamet” şiirinde ‘Ti’ye aldığı da yine egemen sistemdir.
Şiirlerinde yalın bir dili, sade bir anlatımı özellikle seçmiştir. 40’lı yıllar öncesi şiirindeki imgesel dili terk etmesinin altında yine bu gönüllü öncülük işlevselliği yatar. Özellikle 40’lı yıllarda ülkede yoksulluk ve sefalet diz boyudur ama bu yoksullar bunun nedenselliklerini algılayabilecek zihinsel konumdan, sınıfsal bilinçten yoksundur.
İşte Ilgaz, yabancı dil bilen ve dünya şiirinin devinimlerinden haberdar olan bir şair ve bu toplumsal bilincin inşasında edebiyatın işlev ve rolünün çok iyi farkında olan bir yazar ve aydın olarak, şiirin şiirsel öğelerinden ödün vermeyi bile göze alarak, ürünlerinde halkın anlayacağı dili ve anlatım biçimini seçmiştir. Bu da egemen çevreleri rahatsız etmiş, egemen çevreler de onu hiç rahat bırakmamışlardır
Evet onunki adanmış bir yaşamdır.Kendinden söz ederken bile şiiriyle bir ülkenin yazgısını tarihe not düşürüyordu o, tıpkı şu şiirde olduğu gibi:
BU DA BİR ÖZGÜRLÜK ŞİİRİ
1944 yılındasın yanlışın yok,
Kıştı girdiğin, temmuz ortasındasın.
Emirle de olsa açıldı ya
İşte demir kapılar ardına kadar,
Dışardasın!
……………
BİR SINAVSA EĞER
…………….
Ölümle burun buruna bir gençlik boyu
Sıtmasında vereminde Anadolu’nun
Dönülmez bekleme kamplarında
Suçsa suç, sorguysa sorgu, hapisse hapis
Yaşamak gezin gözün arpacığın ucunda
Elimde hep böyle tükenen bardak
Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde
Ölümün anlamı değişti birden
Eskiden yataklarda beklerdik
Ders mi sınav mı görev mi belli değil
Gelecekse ayakta bulsun dimdik
Açılan bir sorumsuz yaylım ateş
Bir top karanfildir göğsümüzde
3. Türk şiirinde kuşaklar ve Rıfat Ilgaz şiiri;
Türk şiirinde kuşak hareketleri içinde, önemli bir yeri olan 40 kuşağı şairlerinden biri de olsa, bu kuşak şairlerinin ortak yönelimlerinden farklı bazı özellikler de içeren bir Rıfat Ilgaz şiirinden kuşkusuz söz edebiliyoruz bugün.
Rıfat Ilgaz, konuları itibariyle örtüşür bu kuşağın şairleriyle. Günlük sorunlardan yola çıkarak, insanlığın çektiği ortak acıya ulaşmayı hedeflemiş olan şair, kuşağı içinde farklı bir şiir anlayışına yönelmiş, bu yönelimini de, şiirinde insani olanın anlık durumları temel alarak, toplumsal olanın içindeki bireysel acının derinlerinde gezinerek, toplumsal olan göz önündeyken, önemsiz görülebilen küçük ayrıntılardaki büyük dramı şiirleştirerek gerçekleştirmiştir. Ama, 40 kuşağı şairleri genelde bu kuşağa özgü konularda direnirken Rıfat Ilgaz, çalışan, üreten o yoksul insandaki yarayı taşımıştır şiirine..
1940 öncesinde, bireysel duyarlıklara, heceli-uyaklı biçimlerle bağlı şiir, 40’lı yıllarda, çevresindeki dünyayla, bütün çelişmeleri içinde bir tür hesaplaşmaya girişir. 40 kuşağı olarak adlandırılan ve Nazım Hikmet’in açtığı yoldan yürüyen bu kuşağın şairleri, soyut konulardan, yaşayan, sömürülen dar gelirli insana, insan somutuna çevirecektir bakışlarını. Sosyal konulara duyarlığı öne çıkaran ‘toplumcu gerçekçi’ bir şiir anlayışıdır bu. İçlerinde, A.Kadir, Ömer Faruk Toprak, Suat Taşer, Niyazi Akıncıoğlu, Cahit Irgat, Arif Damar gibi isimlerin yer aldığı bu kuşak içersinde önemli şairlerden biri olan Rıfat Ilgaz, her ne kadar bu anlayışa yaşamı boyunca bağlı kaldıysa da, kendine özgü bir şiir dili, bir imge dünyası oluşturmuş bir şairdir.
Ilgaz’ın edebiyat dünyasına attığı ilk adım şiirle olmuştur. Orta son sınıf öğrencisiyken Kastamonu’da çıkan Nazikter gazetesinde 1927’de, “Sazını Çalana” adlı şiiri de 1928’de “Açıkgöz” gazetesinde yayımlanmıştır. Ilgaz, sonraki yıllarda Güneş, Çığır, Yücel, Varlık, Oluş, Hamle gibi dergilerde şiir yayımlamayı sürdürmüş, toplumcu gerçekçi sanat anlayışını benimsedikten sonra ise daha çok Yeni İnsanlık (1941), Yürüyüş (1943-44), Ses, Yurt ve Dünya, Pınar (1943-1945), Gün, Cumartesi, Yeryüzü, Beraber (1946-1953), Yelken, Türk Solu, Yeni Dergi, Gelecek, Yansıma gibi toplumcu dergilerde yazmaya başlamıştır.
İşte Yarenlik’le (1943) başlayan, sonra Sınıf (1944), Yaşadıkça (1948) adlı üçüncü, Devam (1953) adlı dördüncü şiir kitapları, “komünizm propagandası yapmak ve müstencenlikle suçlanarak toplatılmış, mahkeme ‘men’i muhakeme kararı vermiştir. Ilgaz, şiir kitaplarının yüzünden Kovuşturmalara uğramış, tutuklamalar yaşamıştır.
4. Rıfat Ilgaz Şiirinin poetik özellikleri;
Şiirlerinde savaş karşıtı tutum, yoksul insanların durumu, insana inanma ve güvenme, özgürlük ve yaşantısındaki zorlu anlar şiirlerinde ağırlık taşıyan konulardır. Bireysel dramı toplumsal sorunların birlikteliği içinde ele alır şiirlerinde. 1940 kuşağının önde gelen toplumcu gerçekçi şairlerindendir. Rıfat Ilgaz, düz anlatımcı bir şair olmamıştır hiçbir zaman. Estetiği belirli ölçüde önemsemiştir. Estetik öğelerden biri olan humour, onun, romanlarında olduğu gibi şiirinde zaman zaman kendini hissettirir. Ama sadece hissettirir. Çünkü bu humour, şiirlerinde hiçbir zaman romanlarındaki gibi mizah boyutuna yükselmemiştir. Ilgaz şiirlerinde humouru kullanırken bile incelikleri işaret etmenin yöntemlerinden biri olarak ve dozunda kullanmıştır. Özel olarak imgenin peşine düşmemiş olmasına karşın, şiirlerindeki sağlam yapı ve seçtiği sözcüklere yüklediği çağrışım gücü, şiirindeki imgesel alanı kendiliğinden yükseltmiştir. O’nun şiirlerinde dil oyunları, aliterasyonlar özellikle öyle olsun diye yerleştirilmiş değildir. Şiirinin görünen yapısının altında bir derin yapı olmamasına karşın, kendiliğinden oluşan bir derinlik görülür. Masalsı öğelerden, halk deyimlerinden yararlanma nedeni de daha önce vurgulandığı gibi, halkla iletişim kurarak iletilerini hedef kitlesine şiirleriyle ulaşması isteği yatar. Temalarındaki baskın unsurlar arasında toplumsal devinimler, köylünün aymazlığı vb… bulunur.
Gerek nesirlerinde gerekse şiirlerinde sorgulamaktan hiç vazgeçmemiş, ülkenin aydını dahil, her türlü konumu ve konumdakini sorgulamaktan da çekinmemiştir. Şiirlerinde zaman zaman söylem biçimi olarak ironik bir dil kullanmış, acı gerçeklere bu yöntemle işaret etmiştir. “Mustabey” şiirinde olduğu gibi;
……………..
Ne fırınlar yapmış eloğlu
Kapısından girilir, bacasından çıkılır
……………..
Burada çağının en dramatik olgularından olan Nazizme gönderme vardır.
Parası olmadığından iç çamaşırı alamayan işçi kız için yazdığı şiir için müstehcenlik davası açılmış olması da bir tür “Kara mizah” olarak yazın tarihine geçmiştir bana göre.
Ama Ilgaz, hiçbir zaman mizahi ya da ironik bir şiir yazmamıştır. Bu anlamda Garip şiirine de yakın duran bir şiirdir onun şiiri. Günümüz toplumcu gerçekçi şiir anlayışından da bu noktada ayrılır, farklılaşır. O, kavga ile şiiri, özgürlükle şiiri iç içe, yaşama sevinci ile kavgayı şiirle yan yana verebilmiştir şiirlerinde.
5. Rıfat Ilgaz Şiirinin Türk şiiri üzerindeki etkileri;
Rıfat Ilgaz, sadece modern bir şair değil, Türk şiirinin modern yüzünde de yansımaları olan bir şiir kurmayı başarabilmiş sayılı şairlerden biridir.
Geldiğimiz noktada kısa bir araştırmayla ortaya çıkabileceği gibi, Rıfat Ilgaz şiirinin Türk Şiir tarihinde etki ve etkileşimleriyle de onurlu yerini almış olduğu kolaylıkla görülebilir ve birçok önemli şairin şiirlerinde, gerek tematik, gerekse söylem biçimi olarak Rıfat Ilgaz şiirinin etki ve izlekleri gözlemlenebilir. Burada önemli olan kimin kimden etkilendiğinden daha çok, böyle bir etkileşimin varlığıdır. Çünkü, bir ülkenin ya da daha geniş ifadeyle dünya şiir tarihi, iç içe geçmiş şiir halkalarıyla kendini değiştirip geliştirerek üretir bu da böyle bir etkilenmenin de olması gereken bir durum olduğunun ifadesidir. Amacımız bu savlamanın bir değini olarak yer almasıdır sadece. Çünkü böyle bir saptamada bulunabilmek için daha uzun erimli bir araştırmanın yapılması gerektiği doğaldır.
HER DİLDE
Hangi dilde ağlar çocuklar,
Hangi dilde güler
Ağlamak her dilde tek
anlamda
Çince, İngilizce, Türkçe…
……………
R.Ilgaz
BEBEKLERİN ULUSU YOK
İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken aynı seslerin tonu
A Behramoğlu
GİDİŞİNİ ANLATIYORUM
Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için
Saçlarını, gözlerini, ellerini
Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
Termometrede yükselen çizgi çizgi
Kim bilir nerelerde soğuyorsun
Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
İnsan insan bakan gözbebeklerin
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder
R.Ilgaz
Aşk
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
…………..
C.Süreya
LEYLAKLARINI ANLATIYORUM
…………..
Sen gidiyorsun leylaklar kalıyor mu sanki
Önce renkleri gidiyor arkandan
Nesi varsa gidiyor soyunarak
R.Ilgaz
6. Rıfat Ilgaz Şiirinde “Memleketimden İnsan Manzaraları”
Nazım Hikmet’in ardından, üstelik de bu kadar etki altında kalmaksızın ve kendi şiir sesinden hiç ödün vermeksizin, ülkemizin insanlarının toplumsal, ekonomik ve sosyal boyutta portrelerini çizmiş, bununla da kalmayarak bir zaman kesitinde bütün çalkantılarıyla yaşanan ve yaşatılan kaderlerin, çağının tanıklığı aynasından gelecek zamanlara yansıtmayı başarmış bir şairdir Rıfat Ilgaz. Nâzım Hikmet’in arkasından, ülkemizde ‘insan manzaraları’nı çizen şiirlerin en yetkin sahibidir.
Örneğin, “Alişim” şiiri insanlara biçilen yazgıların günümüzdeki izdüşümleri anlamında doruklarda gezen şiirlerinden biridir.
7.Günümüz ve Rıfat Ilgaz Şiiri;
Günümüz Türk şiirinin geldiği nokta ve dünyanın egemen güçlerinin insana dayattığı yeni insansız yaşam biçimleri ve yeni sömürü yöntemleri göz önüne alındığında, Onun şiirindeki direnişi, ezilen küçük insanın boyun eğmezliği, savaşın ve barışın görüngüleri, daha güzel bir dünya için bu günün farkına varma gereksinimini de içeren konuları, günümüz şairinin önem ve özenle üzerinde durması gereken yanıdır Rıfat Ilgaz şiirinin. Bu bağlamda, günümüz insanının olduğu gibi, şairinin de ondan öğreneceği çok şey vardır.
Eskimeyen çok şey var Rıfat Ilgaz’da. Zaten bir şairi şair yapan da şiirlerinin bu özelliği değil midir?
SON ŞİİRİM
Elim birine değsin,
Isıtayım üşüdüyse
Boşa gitmesin son sıcaklığım!
Category: Deneme, Köşe Yazıları, Yazın