BARIŞ İÇİN / Haluk TEKELİ
Bir süredir memleketin içinde düşürüldüğü şiddet sarmalından çıkış adına PKK’nin tek yanlı ateşkes ilan etmesini, Kürtlerin demokratik eşit yurttaşlık taleplerine ve kollektif haklarına tüm demokrasi güçlerinin sahip çıkarak bu konuda devlete çağrı yapmalarını dile getiriyorum.
Cerablus’a yapılan müdahale ile eş zamanlı olan bu çağrım, artık savaş hali içinde olmamız ve devletin de ateşkes yapması gerektiği gibi nedenlerle yeterince karşılık bulmadı. İlginçtir bu karşılıksız hal daha çok Kürt hareketine yakın aydın çevrelerde yoğun. Daha önce yapılan ateşkes çağrılarının sonuç vermemesi de bir başka olumsuz görüş.
Prusyalı General Clausewitz “savaş politikanın başka araçlarla devamından başka bir şey değildir” der. Politikada yer alan taraflar 15 Temmuz darbe girişiminden sonra değişmiştir. Yeni bir devlet inşa süreci vardır. Bu süreçte kurucu irade olarak yer almak için siyasal alanda var olmak bir zorunluluktur. HDP lideri Selahattin Demirtaş doğru bir biçimde “PKK’nin amasız, ancaksız silahlı, bombalı şiddet eylemlerini, şehirlerde, dağlarda durdurması lazım.” derken bu zorunluluğun bilincinde olduğunu ifade etmiştir.
Savaşta onbinlerce evladını yitirmiş olan bir halkın lideri “Barış” çağrısında ısrar ederken, onlarla birlikte hareket edenlerin mazeretleri “amaları, ancakları ” hala geçerli olabilir mi? Cerablus’ta İŞID gerekçesi ile başka bir ülkenin topraklarına giren Türkiye’nin hedefinin gerçekte kendi kırmızı çizgileri olduğunu bilmeyen kaldı mı? Devlet yeniden organize olurken, tarihsel raslantı olarak sınırlarımız da yeniden dizayn ediliyor.
Ortadoğu denkleminde bütün ülkelerin kendi çıkarları için her türlü işbirliği ve çatışmayı göze aldığı zamanımızda,memleketin çıkarları için ateşkes elzemdir. Henüz düşük dozda devam eden Cerablus müdahalesinde herhangi bir bilinçli ya da provakatif bir nedenle savaş şiddeti yükselirse, uygulanacak olan şiddetin dozu da en üst düzeye çıkacaktır. Bu binlerce insanımızın ölümüne, geleceğimizin silah ve bombaların sesleri altında belirlenmesine rıza göstermek anlamına gelecektir.
Yürütülen uluslararası diplomasiden sızan bilgiler, “Türkiye’ye tampon, Kürtlere kanton” formülünde genel bir uzlaşının olası olduğunu gösteriyor. Elinde silah tutanların diplomasiye yatkın olduğu bir dönemde, sivil yapıların “ateşkeş ve barış” talebinde daha ısrarlı olmaları içine düştüğümüz şiddet girdabından çıkışı kolaylaştıracaktır. Bu nedenle 1 Eylül Dünya Barış günü “ateşkes “için yeniden bir fırsat olarak değerlendirilmedir.
Category: Deneme, Köşe Yazıları, Köşe Yazıları, Toplum, Yazın