Büyük Yarılmadan Kopuşa Doğru / Haluk Tekeli
Yakın zamanda katıldığım bir toplantıda Kürt olan akademisyen arkadaşım memleketi olan Batman’a gittiğinde başka bir kişi, görev yeri İzmir’e geldiğinde bambaşka bir kişi olduğunu anlatmıştı. Gerçekte onun kendi içinde yaşadığı çelişkiyi görünen o ki, bütün toplum birlikte yaşıyoruz. Hemen herkesin artık açıkça düşündüğü konu, “birlikte yaşamaya devam edecek miyiz? ” sorusu değil mi?
Tasaları ve sevinçleri büyük bir hızla ayrışan ve ters çalışmaya başlayan aynı coğrafyanın insanları olarak umut çok uzağımızda. Çözüm süreci sona erdiğinden bu yana yaşananlar, sadece bizi değil geleceğimizi de esir aldı. Bölgesel ve uluslararası dengeler ne yazık ki, içinden geçtiğimiz korku tünelini daha da ürkütücü kılıyor. Diyarbakır’da “Barış olsun” diye gittiğimizde karşılaştığım şair arkadaşım Neşe Yaşın’ın yıllardır Kıbrıs’ta Türk ve Yunanlı gençlerin şarkısı olmuş, Yunanca birlikte söyledikleri dizeler aklıma gelmekle kalmadı, adeta içime işledi.
“yurdunu sevmeliymiş insan
öyle diyor babam
benim yurdum
ikiye bölünmüş ortasından
hangi yarısını
sevmeli insan”N.Yaşın
Yaşadığımız zamanları bir şuursuz iktidar hırsının tezahürü olarak görmek ve buna karşı koymaya çalışmak kısmen anlamlı olabilir. Ancak bu bizi buzdağının sadece küçük bir kısmına götürür. İçine düştüğümüz karanlık dehlizden çıkabilmek için bugün büyük bir baskıya karşı varlığını korumaya çalışan Kürtlerin beklentisine denk düşecek bir toplumsal statünün olması dışında bir yol görünmüyor. Bu yetmez, ayrıca Batı’nın veya memleketin diğer yarısının da buna statüye ikna olduğu bir ortak akılda, makul üzerinde uzlaşmak madalyonun diğer yüzü. Baskın Oran’ın dediği gibi, “Kürtler tatmin , Türkler ikna olacak.”
Bu durumdan çıkış için tek çare operasyonların durması ve acil ateşkes yapılması. Gültan Kışanak’ın açıkça söylediği gibi “konuşarak çözülemeyecek hiç bir sorun yoktur. ” Görüşmelerin uzaması, hemen sonuç alınamaması bu coğrafya topraklarının kana doymaz olmasından daha iyidir. Akademisyenler, hukukçular, kadınlar, barış isteyen herkes sesini çıkarmaya başladı her şeye rağmen. Bu sese güç katmak ve herkesin çığlığı olmasını sağlamak için çaba harcamak gerekmez mi? Bildiğimiz, gördüğümüz yaşadığımız insani değerler olağanüstü aşınmış durumda. Belki de hep birlikte atacağımız adımlar ile aynı zamanda yeni bir vicdanı da yakalamış olamaz mıyız?