Can Yücel, Dolu Dizgin Bir Atın Yelesinde, Rüzgarla Yarışan Şiirler / M Can Güney *
Yaşadığımız her dönemde ne yazık ki halkından yana olan sanatçılara, aydınlara olan sistemin saldırısı bugün de aynı hızıyla devam ediyor.
Bu yaptıklarımız küçük şeyler bile olsa, katılım küçük sayılarda da yapılsa da, değerlerimizi tam istediğimiz gibi hazırlanamasak bile, bir araya gelip değerlerimizi anlamanın, anlatmanın, yaşamlarını adadıkları değerleri yaşatmak için çaba sarfetmemizin artık daha da önemli olduğunu görüyoruz.
Onun için bu gece kapitalizmin her geçen gün bizi zaman yoksunu yaptığı dünya da doğru öncelikleri belirlemek için Can Yücel’’ anlamak daha da önemli. Onun için bu gece burada olmak, onun için küçük küçük şeylerle de olsa dayatılana karşı koymak, Can Yücel gibi aykırı olmak, sistemin dayatmalarına, tek düzeliğine karşı çıkmak önemli. Onun için biraz da bizler gibi dogruyu güzeli amatör bir ruhla küçük büyük olduğuna bakmadan üretmeye, yaşatmaya çalışan bir grubu çalışmalarına katılmanız önemli, onun için biraz da karınca kararınca da olsa küçük bir etkinliğimize yeniden sizleri aramızda görmek çok güzel.
Amacımız hep beraber Can yücel in şiirlerini okumak, anılarını dinlemek, onu biraz daha doğru anlayabilmek. Onun içinde bu gecenin ortalarına doğru yanlarında Can Yücel in şiirlerini okuyan arkadşalarımız da söz vereceğiz. Bu arada sistemin ölümünden sonra bile kendine uydurmaya çalıştığı Can Yücel i olabildiğince muhalifliğini, aykırılığı, anlatarak anlamaya çalışacağız.
Evet Türkiyenin “Aykırı” ve “hep Muhalif kalmış bir Şairi”, Can Yücel. Şiirimizin Can Babası.
Sistem bu muhalifliğini bastırabilmek için de bir sürü şey yapmış, yapmaya da devam ediyor. Bazılarına göre Can Yücel şairliğini sorguluyor, onu iyi bir filozof, çok değerli bir aydın olarak betimliyor. Bunu da sistemin özellikle Can Yücel’in şiiri diye ortaya sürdüğü ve bu şiirlerle sistemin istediği normlara sokmaya çalıştığı düşünülürse yukarıdaki Can Yücel’in şairliğine dair yorum daha iyi anlaşılır bence. Aslında bazı sahte can yücel şiirleri Milli Eğitim bakanlığı ders kitaplarına bile girmişken, Can Yücel e ait olduğu düşünülen şiirleri youtube te 3-4 milyondan fazla tıklama alırken durum daha da vahim.
Söz gelimi, sevgili Prof. Dr. Semih Çelenk in yaptığı listeye göre internet te Can yücel in diye 43 tane şiiri dolaşıyor. Neler yok ki bunların içinde “ Herşey sende gizli , Anladım, Sevdiğin Kadar Sevilirsin, Ülke bölünsün istiyorum “ Bunlardan sadece bazısı.
Güler Yücel, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir makalede -Kemal Öncü’nün kendisiyle yaptığı söyleşide – eşine mal edilen sahte şiirlere “Bu şiirler Can’ın biçemine aykırı, espri anlayışından yoksun, zekâsına uygun değil, muhalif duruşunun zerresi yok… Bu tür ona aykırı şiirlerin böyle ve özellikle yayılması, yaygınlaştırılması, gerçek Can Yücel’i unutturup uyduruk bir Can Yücel üretmeye hizmet ediyor gibi” diye isyan etmişti.
Onun için Can Yücel’i anmak, anlamak, şiiriyle, yaşamıyla neyi anlattığını gerçekten bilmek, aykırılığını, tek düzeliğe karşı çıkışını anlama daha da önemli oluyor.
Can Yücel’in şairliğini tartışanlara benim cevabım sadece Mare Nostrum, Bizim Deniz (Latince, Romalıların Akdenize, Mare Nostrum, bizim deniz demesinden esinlenerek) şiirini
En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak…
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi…
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
yazmış bile olsaydı bana göre Türkçenin en iyi şairlerinden sayardım.
Can Yücel in yanıtı ise daha da güzel. 1974’te aftan yaralanıp 15 yılı tamamlamadan çıkınca cezaevinden üçüncü kitabı “Bir Siyasinin Şiirleri”yle…
“Yaşamayı yaşamak istiyorum demiştim
Neylersin ki bu damda bu dem
Ayaklarımda uyaklarımda zincir
Böyle topal koşmalarla geçiyor günlerim
Oysa methetmek gibi olmasın kendimi ama
Yaşamım benim en güzel şiirim”
der.
Can Yücel’in yaşamıyla ilgili ayrıntıları sıralamak istemiyorum bu gece. Zaten bunların çoğunu ya biliyorsunuz ya da google arama motoruna sorarsanız bir çırpıda size sıralayacaktır. Bunun yerine kendimce Can Babayı anlatayım istedim bu gece. Onun hayatı, sistem karşı duruşu ve şiirleriyle bendeki Can Yücel’i anlatayım isterim.
Benim Can Yücel’im aykırı, hep sisteme karşı, boyun eğmeyen, zeki, dobra ve olduğu gibi olan maskeleri olmayan bir şair. Duyarlı, hayatın tam içinde, insanları çok seven bir adam. Öyle kolay mı şirimizin Can babası olmak, tüm saptırmalara rağmen öyle kalmak?
Refik Durbaş’a göre “Yücel’i geniş okuyucu kitlesiyle buluşturan, kişisel ve toplumsal yaşamın acı bir dönemini dile getiren, öfkeli, alaycı, boyun eğmeyen, siyasal şiirlere ağırlık verilen bir kitap”tır. Can Yücel’e göre ise “kişinin dış baskıların hışmı karşısında kendi özünü hırpalattırmamak için, hatta yitirmemek için kullandığı bir savunma mekanizması, baskının, acının üstüne gidiş”tir.
Yokluğu da varlığı da bilen, biriyle böbürlenmezken diğerinin sömürüsünü yapmayan, yaşadığı sürece etiketlerden hiç faydalanmamış, sadece kendi olmayı başarabilmiş, her haliyle barış içinde bir şair Can Yücel.
Öfkelenip, bağırıp çağırmak, ağzımıza geleni söylemek isteğinde şistemin çoğumuza kabul ettirdiği normları hiçe sayan, aykırı bir can. Bize öğretilen yollarla itiraz etmek yerine, aykırı olanı yapan, kendi tepkisini koyan, bu yüzden de çoğu çağdaşından farklı bir şair.
Sistemin eğitim sistemiyle bizlere aşıladığı sevilmek, iyi görünmek gibi kavramlarla hiç işi olmayan, birçoğumuzun karşı koyamadığı bu duvarları yıkmayı başaran, soran, sorgulayan, eleştiren ama hep seven kocaman ve cesur bir şair Can Yücel.
“Ben ömrümce muhalif yaşadım
Devletçe de menfi bir TİP sayıldım
Onun için kan grubum
RH NEGATİF.”
Hatta şiiri çok önemli sayarak kendini önemli hissetmeye çalışan şairlere tokat gibi şiiriyle yanıt veren bir şair Can Yücel.
“Ben şiiri ciddiye almıyorum ki zaten,
yeter ki şiir beni ciddiye alsın!
Davetsiz misafirdir… Pat diye gelir.
Ya bir Afrika menekşesini
ya ölen bir delikanlıyı bahane eder,
oturur karşıma, kaldırabilirsen kaldır artık.”
Çünkü hayattır asıl önemli olan. Onun içinde Can Yücel’in şiirleri yaşayan şiirlerdir, yaşamın içinden dolu dizgin bir atın yelesinde, rüzgarla yarışan şiirler.
İnce den inceye zekice kurkulanmış bir mizahtır şiiri Can Yücel’in. Selahattin Hilav şöyle tanımlar “Yalanı, aldatmacayı, çelişkiyi, kafasızlığı, toplumsal düzenin ürünü olması açısından ele alan, bunların farkına varmış gibi kimi zaman kendini de konu edinen, ama aldatanın ve aldananın gülünçlüğünü şiirin berraklığında yansıtan bir mizahtır. Metin Celal ise “Belki ilk anda gülümsersiniz, ama esas olan ardındaki bilgeliktir” diye tanımlar bu mizahı; “Onun dünyaya bakışı eleştireldir. Ama eleştirmekle kalmaz, değiştirmek de ister” diye ekler.
Bir çırpıda yazılmış gibi görünseler de şiirleri, artlarındaki derin dünya görüşünü, yaiam deneyimi ve aykırı yaşam birikimi süzüler her kelimesinde. Yaşamını dizginlemeyen Can Yücel, tek düzeliğe, sıradanlığa ve sistemin dayatmasına yaşamıyla karşı koyan, Can Yücel mısralarını niye dizginlesin ki, niye boyun eğsin sistemin diretmelerine şiirinde ?
Evet Onsuz on yedi yıl geçmiş. Sistem hala Can Yücel adına düzenlenen şenlikleri iptal etmeye devam ediyor, ona ait olmayan şiirleri sanal ortamlarda onunmuş gibi yayınlamaya devam ediyor ama Can Yücel’i unutulmadı. Tıpkı eşi Güler Yücel’in bir röportaj sırasında söylediği gibi:
“Her gün daha da çoğalıyor Can. Birkaç gün önce evden çıkarken kapı önünde rastladığım, ailesiyle birlikte ziyarete gelmiş 6-7 yaşlarında bir oğlan çocuğu “Can Yücel’in evi burası mı?” diye sordu bana. Ben “Evet” yanıtını verince benim için çok anlamlı başka bir soru yöneltti çocuk “Sen onun anneannesi misin?” İşte o zaman, ölümün her zaman genç olduğunu anladım. Birinci yıl ya da onuncu yıl o yüzden benim için hiç fark etmiyor.” ( *)
İki satırlık bir şiiriyle bitirelim yazımızı
SEN SAĞ BEN SELÂMET
Kurtarıcılar kurtara kurtara
Kurtardılar Memleketi memleket olmaktan
Can YÜCEL
- Kültürel Paylaşım Sydney’in (Cultural Commune Sydney) CAN YÜCEL ANISINA, 2016 anmasından.
Category: Deneme, Köşe Yazıları, Köşe Yazıları, Şiir, Şiir, Yazın