CANIM SIKKIN / Haluk Tekeli
Çocukluğumda ne zaman böyle söylesem toprağı bol olsun babam, “sıkılı can iyidir kolay çıkmaz” derdi, anlamakta zorlanırdım, çocuk aklımla. Ağustos’un ortasında memleketin en batılı şehrinde yaşayıp, can sıkıntısı üzerine konuşmak belki de yapılması gereken en son iş olsa gerek. “Sıkılı can iyidir” diyerek devam edelim.
Bu durumda kişisel sıkıntıdan kurtulup, toplumsal arayışımızdaki yön ihtiyacı üzerine düşünmekte yarar var. Öncelikle içinde bulunduğumuz durumun, ne geçmişte , ne de yakın tarihte karşılaştığımız sorunlardan çok farklı olduğunu söyleyerek başlayabiliriz. Bunu söylediğimiz andan itibaren, bu ana dair dile getirdiğimiz her kavramın, her cümlenin son kullanma tarihinin dolduğunu kabul etmemiz gerekir. Bizim Ahmet Büke analizlere doymuş, öyle yazdı. O nedenle aks değiştirmekte yarar var.
7 Haziran seçimleri ile başlayan ve AKP-CHP arasındaki görüşmenin olumsuz olması ile sonuçlanan süreç, cumhuriyetin bir modern hukuk üzerinden yeniden ortaklaşılmasının temelini ortadan kaldırmıştır. İki ayrı tarihsel kökten gelen iki ana akım, ortak bir hukuk oluşturamamışlardır. Türkiye toplumu geçmişte yaşadığı tüm politik, ekonomik, sosyal krizlerde bu denli bir ortak hukuk sıkıntısının dibine vurmamıştır. Tüm nezaket, zerafet, entellektüel ,medeni görüşme sitayişlerine karşın ortaya çıkan durumun kendisinin korkunçluğu açıktır.
Durum çok açık, herkes biliyor ve görüyor. Memleketin Cumhurbaşkanı kendisini hiç bir ortak kuruma emanet edemiyor. Ne yargı sistemi, ne yasama organı, ne seçimin ortaya çıkardığı kurulması beklenen yürütme organı. Devletin hiç bir kurumuna güven duygusu kalmamıştır. Bu yeni bir durumdur ve üzerinde yeterince düşünmeden atılacak bütün adımlar ve sözler kadüktür.
Modernite içinde yer alan batı ve Amerika’da uygulanan sistemler ile ilgili bir “Başkanlık” tartışması değildir söz konusu olan.Bu nedenle “seni yine başkan yaptırmayacağız”gibi bir tekrarın nostaljiden öte etkisini beklemek gerçekçi olmaz. Düşünmek ve yaratıcı olmak gerekiyor. İyi kötü modern bir hukuk içerisinde yaklaşık 90 yılı aşkın bir zaman geçiren ülkemiz şimdi yepyeni bir durum ile karşı karşıyadır.
Kasım 2015 veya başka bir tarihte yapılması kuvvetle muhtemel olan bir erken seçim, modern toplum sınırları içinde yeni bir yasama ve yürütme organının seçimi anlamından çok uzaktır. Artık önümüzdeki ilk seçim bizatihi modernitenin kendisinin oylanması anlamına gelecektir. Elinde gücü bulunduranın, bu gücü bırakmamak için her şeyi göze aldığı, yapacağı her müdahaleye hukuku uydurduğu ve buna aykırı olan her tutumu hukuk dışı olarak tanımladığı , gücün hukuku ile yürüyen bir sistemin onaylanmasıdır esas olan.
Eğer durum böyle ise, cumhuriyetin bütün moderniteden yana olan güçlerinin ortak aklına, ortak davranışına hitap eden bir politik aklın dile gelmesinden başka bir yol var mıdır? Böyle bir aklın oluşturulması ve hegemonyasının kurulması için öncelikle silahların susması ve özgürlükçü, eşitlikçi, adil bir yaşam talebinde ısrarlı olunması gerekmektedir. Bu tür kriz zamanlarında atılan veya atılmayan adımlar geleceğimizi şekillendirecektir. Şiddetin şehveti ve bunun yol açtığı akan kan içinde kendine sonsuz iktidar arayanlara, insanlığın hümanist ve ortaklaşmacı kardeşlik değerleri içerisinde yeni bir politika ve yeni bir dille karşılık vermenin zamanıdır.
Category: Deneme, Köşe Yazıları, Yazın