İKTİDAR HEDEFLİ SOL’UN BİRLİKTELİĞİ / Mehmet Kılıç
Sol olarak muhalifliğe o kadar alışmışız ki, galiba iktidar yürüyüşünü tartışmada yeterince cesur değiliz.
Bilindiği üzere, 7 Haziran seçimlerinden sonra, ülkemiz koalisyonlar tartışmalarının içine girdi. Seçimlerde sahtekârlardan, rüşvetçilerden, hırsızlardan, yolsuzluk yapanlardan hesap sorulacağı vaatlerini sıralayan partiler, seçmenlerinin kendilerine sunduğu destek ile hükümeti kurma görevi ile yükümlendirildiler. Koalisyon ile hükümet olup 13 yıllık iktidarı döneminde her türlü yasadışılığı meşru gören AKP’den hesap sormayı öncelikli görevleri arasında görmek zorunda olan CHP ile MHP, AKP’siz koalisyon kurmak yerine, “yolsuzlukların hesabını sormak şart değil” türünden açıklamalarla hükümet olmanın ince hesaplarını yapmaktadırlar.
Birileri koalisyonları tartışadursun bizler, Sol’un bundan sonraki sürece ilişkin durumunun ne olacağını tartışmalıyız. Koalisyon(lar) tartışmaları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Sol’un tartışması gereken asıl konu, iktidar yürüyüşüdür.
Yunanistan, İspanya, Portekiz, Latin Amerika ülkelerindeki gelişmeleri izlemeye çalışıyor, tartışıyoruz. “Üç vakte kadar darısı başımıza” diyerek, bu ülkelerdeki gelişmelerden dersler çıkarıyor(muy)uz?
Kimi ülkelerde sokaklarda oluşturulan eylem birlikteliklerinin daha sonraki yıllarda seçimlerde, Syriza, Podemos… gibi ortak hareket etme noktasına ulaştığı görülmektedir. Sokaklarda ortak hareket edenler, eylemsel süreçte savundukları ile seçimlerde üst sıralara çıktılar, başarılar elde ettiler, hatta hükümet kurma noktasına geldiler. Peki bu bizim ülkemizde de yaratılamaz mı?
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, Zonguldak Madenci Yürüyüşü, Gezi Direnişi… Geleceğimize ilişkin umutları büyüttü, yeşertti. Geçmişten bugüne yapılan işçi/emekçi halk hareketleri, Solun birlikteliğinin yaratılmasında olumlu rol oynamalıdır. Seçim döneminde diğer ülkelerdeki birlikteliklerin yaratılması anlamında ciddiye alınabilecek adımlar atılmasa da, HDP’nin barajı aşması, AKP’yi geriletme ve RTE’yi başkan yaptırmama noktasında hemen herkesi sevindirdiğine göre, gelinen noktada, bundan sonraki süreçte ne yapılacağını tartışmaya açmalıyız. Nitekim, seçimler sonrasında “demokrasi cephesini büyütme” yönünde olumlu açıklamalar yapıldı. Demokrasi Cephesinin kimler ile, nasıl genişletileceği sorusuna yanıt aramalıyız.
Gezi Direnişi’nin önünde durulamaz imajı yaratan AKP iktidarına ilk yenilgiyi yaşattığını biliyoruz. Gezi o güne kadar gündeme yeterince müdahale edemeyen devrimci potansiyeli gün yüzüne çıkarmanın ötesinde, yeni Gezilerin de habercisi oldu. Gezi çok iyi analiz edilerek hak ettiği biçimde algılanmalı, neleri yarattığı kavranmalıdır. Sol yapılanmaların yine kendi eksenleri etrafında dönmeye devam etmesi, açığa çıkan potansiyelin öneminin fark edilmediği anlamına gelecektir. Gezi nostaljilerini yapmak yerine, “iktidar alternatifi olmayı” tartışmak zorundayız. Bir an önce devrim yapma hayalleri kurmadan, stratejimizi, taktiklerimizi uzun vadeli programlar ekseninde ele alarak, devrim yürüyüşümüze devam etmeliyiz.
Altmışlı yıllardan bu yana ele alırsak, yarım asırdır muhalifiz. Muhalif kalmaya “Artık Yeter” diyerek son verip, iktidar hedefine kilitlenmeliyiz. Bu ülkede yaşayan “yetmiş iki dil”in ortak kurtuluşunu sağlamak istiyor isek, iktidara yürümek temel hedefimiz olmalıdır.
Kürt ulusal hareketi ile sosyalist Sol, şapkayı önlerine koyarak, iktidar olmayı hedefleyen birlikteliği/cepheleşmeyi tartışma masasına yatırmak zorundadır.
HDP Türkiyelileşmek programına ulaşabilmek noktasında, ülkemiz Solu, sosyalistleri ile birliktelik tartışmalarına yoğunluk vermelidir. “Senin kaç taburun var?” sorusuna gerek duymadan, bu birlikteliğin kurulmasına yönelmek gerekir. Taburu çok olanlar, taburu az olanlar ile birlikte yürüyerek mücadele arkadaşlığını, yoldaşlığını yaratmayı hedeflemelidir. Birliktelik sağlandığında, gündemin sermaye tarafından yönlendirilmesinin önüne geçilecek, iktidar yürüyüşü hızlandırılacaktır.
Mücadele alanlarında cephesel birlikteliklere katılanların her konuda aynı şeyleri düşünmek zorunda olmadığı gibi, tek örgüt haline gelmek zorunda değillerdir. Cephesel birlikteliği kuranlar belirledikleri ortak hedefler ve ortak program doğrultusunda, aynı hedeflere hep birlikte vurmaya çalışırlar. Cephesel birlikteliğe imza atanlar, ortak hedeflere yöneldiklerinde, cephenin hedeflerine ters düşmemek koşulu ile farklı şeyler yapma özgürlüğüne de sahiptirler.
Bundan sonraki süreçte, ülkemizin umudu haline gelen birlikteliğin iktidar yürüyüşünün yollarını, programını kesinleştirip, ortak yürüyüşe başlamalıyız. Bundan sonraki seçimlerde, barajı aşıp aşmamayı tartışmamalıyız. Halklarımızın kurtuluş umudu haline gelen cephesel birliktelik topluma verdiği güven ile, kentlerimizin meydanlarında topladığı onbinlere, yüzbinlere, milyonlara iktidar hedefli sloganlarımızı attırıyor olmalıdır.
Bu yazıyı okuyan kimi okuyucular, haklı olarak, devrimi, burjuvazinin çöplüğü parlamentoda mı yapacaksın? sorusunu soracaklardır. Her siyasal yapılanma, ülkemiz devriminin hangi strateji ve hangi örgütlenmeler ile yapılacağına kendisi karar verir. Burada tartıştığım nokta, ülkemiz genelinde var olan Kürt ulusal ve Sol potansiyelin demokrasi mücadelesinde meşruluğunu yarattığı yasal platformda hep birlikte neler yapabileceğidir.
Sokakları zapt edenlerin, devrime nasıl gidecekleri farklı bir tartışma konusudur. Burjuva demokratik devrimini yapamamış bir ülkeyiz. Demokrasi mücadelesinin ileriye dönük adımları, sosyalist sisteme gidişte devrimcilerin önünü açacaktır.
Demokrasi mücadelesi devrim mücadelesinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Demokratik kazanımlar uğruna mücadele verilmeden, devrim zaferi kazanılamaz!
Category: Deneme, Köşe Yazıları, Toplum, Yazın